Terörün ve ölümün karşında insanı ve
değerlerini Savunmak
Mustafa
Günay
Yeni bir yılın ilk saatlerinde
yine yeni bir terör eylemi ve onun acımasız sonuçlarıyla karşı karşıyayız.
Yakın coğrafyamızda devam eden savaşlar, yıkımlar ve göçlerle birlikte hemen
her gün tanık olduğumuz şiddet ve terör olayları da ülkemizi yaşanması güç bir
yere dönüştürüyor. Bu noktada sıradan birer yurttaş olarak elimizden bir şey
gelmiyor. Gücü, iktidar olanaklarını ellerinde bulunduranların ise sorumluluk
bilinciyle hareket ettiklerinden şüphe duymak için çok neden var. O kadar
katliam gerçekleştirildi, o kadar terör eylemi yapıldı ama ne yazık ki hiçbir
siyasetçi ya da yetkili kişi çıkıp da istifa etme erdemini gösteremedi.
Hepimizin canı yanıyor, yanmaya devam ediyor, ama insanlık dışı eylemler de
sürüyor.
Bu noktada Albert Camus’nün bazı
düşüncelerini paylaşmak istedim. 4 Ocak 1960’ta bir trafik kazasında genç yaşta
ölen Camus’nün düşüncelerinin ışığına, kararan bir ülkede ve dünyada
ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Özellikle anlam, değer ve başkaldırı
kavramları çerçevesinde etik ve politik düşüncelerini ifade eden Camus, 20.
Yüzyılın hümanist düşünürlerinden biridir. Felsefi ve edebi eserlerinde
nihilizm, saçmalık ve insanlığı felakete-yıkıma sürükleyen ideolojilerle
hesaplaşan Camus, insanı ve onun değerlerini savunan bir anlayışla etkili olmuştur.
Birinci büyük emperyalist savaşın acılı yıllarında doğan Camus, ikinci büyük
emperyalist savaşı da yaşamış ve Fransız Direniş Hareketi içinde yer almıştır.
Savaşların karşısında barışın, köleliğin ve efendiliğin karşısında özgürlüğün
yanında yer alan Camus, kendi düşünce çizgisi içinde insani değerleri
olabildiğince korumaya ve savunmaya uğraşmıştır. Bu bağlamda özellikle Denemeler adlı kitabındaki yazıları onun
çağının sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınmayan yanını ortaya koyar.
Camus, bir yazısında yaşadığı
çağın en önemli sorunlardan birini cinayet/öldürme olarak belirler. Çünkü
onun için önemli olan insan ve yaşamdır, insanın değeri ve onurudur. Camus’nün
felsefesi, ilk kez Nietzsche’nin dikkati çektiği nihilizm sorunu ile
felsefi yoldan onu aşmaya çalışmış en önemli çağdaş görüşlerden biridir.
İnsan anlayışını etik ve politik düşünceleri bağlamında dile
getiren Camus’ye göre, insan yaşamının hiçe sayıldığı bu çağda politik
sorunların en önemlisi, öldürmenin haklı görülüyor olmasıdır. Başkalarının ölümünü
düşünememenin, çağımızın bir bozukluğu olduğunu belirten Camus, istediği
dünyanın, kimsenin kimseyi öldürmediği bir dünya değil (çünkü bu bir ütopyadır)
insan öldürmenin haklı olmayacağı bir dünya olduğunu vurgular. İnsanı insan
yapan değerlerin yok sayılmasına ya da herhangi bir dogma ve ideoloji uğruna
unutulmasına karşı çıkan Camus, sanatçı ve düşünür olarak kendi düşüncesini ve
tutumunu alçakgönüllü biçimde ortaya koyar.
Camus
gibi, hümanist bir düşünürün terörün ve
ölümün karşında insanı ve değerlerini savunması, bugün yaşanan kaos ve
belirsizlik ve derin kaygılar içinde ülkemizi ve dünyamızı yaşanılır kılma
yolunda bir umut, düşünsel bir dayanak ve eleştirel bir kavrayış olabilir diye
umuyorum. Şiddet ve ölüm kültürünü besleyenlere ve destekleyenlere karşı,
bilimin, sanatın ve felsefenin beslediği insanca bir yaşama kültürünü
çıkarabilir ve güçlendirebilirsek, insanlığın yaralarını bir ölçüde sarabiliriz
diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder