NAZIM
HİKMET ŞİİRİNDE AĞAÇ METAFORU:
CEVİZ,
ZEYTİN VE ÇINAR…
Mustafa
Günay
Nazım
Hikmet’in şiiri hakkında başka bir yazı tasarısı vardı aklımda. Ama son
günlerde yaşananlardan dolayı “ağaç”
kavramına odaklandım. Nazım’ın şiirinde de sıkça yer alır ağaçlar. Onun
şiirinin toprağında serpilip gelişen ve güçlü imgelerle topraktan gökyüzüne
uzanan ağaçlar arasında, özellikle bazıları dikkati çeker: Ceviz, zeytin, çınar
…
Ağaçların bazı özellikleri ile insan
arasında çeşitli benzerlikler kurulmaktadır. Ama her şeyden önce tekil olarak
kişiyi, birlikte oldukları durumlarda da insan topluluklarını simgelemesi söz
konusudur ağaçların. Ağaç ve orman metaforu edebiyatta sıkça yer alır. Oktay
Akbal, bir romanına İnsan bir ormandır adını vermiştir. Vasconcelos’un Şeker Portakalı romanında da bir çocuğun
en yakın arkadaşı olarak bir ağaç çıkar karşımıza. Kısacası çocuklardan
gençlere ve yetişkinlere kadar, insana seslenen, insanla konuşan ağaçlarla ya
da tam tersi ağaçlarla konuşan insanlarla karşılaşırız.
Nazım Hikmet’in şiirinde
gördüğümüz ağaçlar da farklı duyguları, değerleri ve insanın farklı hallerini
temsil ederler. Ağaçların diliyle ve onların özellikleriyle şair, kendisinin ve
benzer durumlardaki insanın yaşama deneyimlerini ifade eder.
Ceviz
Ağacı, ayrılık ve hasretin ağacı olarak karşımıza çıkar. Kendisini İstanbul’da
Gülhane parkında bir ceviz ağacı olarak tahayyül eden şairin yüreği, ağacın
yapraklarında çarparak sevdiğini ve sevdiği şehri düşünür, seyreder. “Başım
köpük köpük bulut, içim dışım deniz,/ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda, /budak
budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz./Ne sen bunun farkındasın, ne polis
farkında.”
Nazım Hikmet’in şiirinde yer yer
ölüme değinilse de, yaşamanın daha ağırlıklı olarak işlenmesi söz
konusudur. Yaşama sevincinin ve
sevgisinin açığa vurulduğu şiirleri, şairin en kötü ve zor koşullarda bile “düşmana
inat bir gün fazla yaşamak” gerektiği düşüncesine dayandığını gösterir. Yaşama
yönelik düşünce ve tutumunu ortaya koyan şiirlerinde Nazım,yalnızca biyolojik
canlılığı ve yaşayıp gitmeyi önermez. Onun şiirinde yaşam kavramında, yaşama
verilen anlam ve değerden kaynaklanan ve politik bilincin de şekillendirdiği
bir yaşama arzusu kendini duyurur.”Yaşamaya Dair şiirinden: “Yaşamak şakaya gelmez,/büyük bir ciddiyetle
yaşayacaksın/(…)/Yani,
öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,/yetmişinde bile,
mesela, zeytin dikeceksin,/hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,/ ölmekten
korktuğun halde ölüme inanmadığın için,/yaşamak yanı ağır bastığından.”
Zeytin, yaşamı ve yaşama bağlılığı simgeleyen bir ağaç
olarak şiirde yer alır. Güçlü kökleriyle toprağa bağlı olan zeytin, insanın da
dünyaya ve hayata ilişkin derin bağlılığını ifade eden bir metafor olarak
görülebilir. Burada insanın kendine, kendisinin hayata tutunma çabasının, yani
bireyin değeri de vurgulanır. Nazım, yalnızca gelecek için yaşamayı ve
gelecekte yaşayacaklar için geride bir şeyler bırakmayı önemseyen tutumları da
benimsemez. Bir ağacın çocuklara kalsın diye dikilmesi, aslında ölümüm ağır
bastığının işaretidir. Oysa şair, ölümü yok saymaz, ondan belli bir korku duysa
da, yaşamın ağır basmasını ister. Şiir de bu arzunun bir ifadesidir. Şaire
göre, “yaşadım” diyebilmek için dünyanın tutkuyla sevilmesi gerekir. Yaşadım diyebilmek
kolay bir şey değildir. Yine aynı şiirdeki şu dizeler, Nazım’ın yaşama bakışını
ortaya koyar: “nasıl
ve nerede olursak olalım/ hiç
ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
Ölümünden
yaklaşık on yıl önce yazdığı “Vasiyet” şiirinde ise başka bir ağaçla karşılaşırız:
çınar. Ömrünün büyük bir bölümünü sürgünde geçiren şairin memleketine duyduğu
hasret, birçok şiirinde kendini ortaya koyar. Onun ölümden sonra Anadolu’da bir
köy mezarlığına gömülmeyi vasiyet etmesi
ve mezar taşı yerine bir ağacı istemesi de bir başka biçimde yaşama
bağlılığının göstergesidir. “Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,/ölürsem kurtuluştan önce yani,/ alıp götürün/Anadolu'da
bir köy mezarlığına gömün beni./(…)/Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,/
- öyle gibi de görünüyor -/Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni/
ve de uyarına gelirse,/ tepemde bir de çınar olursa/taş maş da istemez hani..”. Şairin özellikle
uzun ömürlü bir ağaç olan çınarı seçmesi, yaşama duyduğu sevgi ve bağlılığın
göstergesi olarak düşünülebilir.
Nazım
Hikmet’in şiirinde ağaçlar ve ağaç metaforu olarak olarak elbette daha uzunca
ve çok şey yazılabilir. Ama bu yalnızca bir kısa anma yazısı.
Onun
şiirinden, şiir ağacından yapraklar dökülmeye devam ediyor kalbimizin avlusuna
ve o yapraklar yeniden yeşermeye ve yeni ağaçlara dönüşmeye doğru sürdürüyorlar
yolculuklarını…
3
Haziran 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder