Perşembe, Temmuz 02, 2009

Bir resim ve üç şair: belleğimizde kül kokusu



Çakıltaşları


Duru bir suyun dibindeki renkli çakıltaşları
Nasıl taşarlarsa oynak renkleriyle biçimlerinden,
Esneterek cansız ve katı sınırlarını;
Tıpkı o çakıllar gibi taşırıyor benim de sesim,
Dilimdeki sözcükleri kalıplarından dışarı.
Acıyla, hüzünle ve umutsuzlukla
Çoğaltarak gün be gün bilinmedik bir aşkı.

Metin Altıok

BİR EFLATUN ÖLÜM
kırgınım,
saçılmışbir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.
aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
Behçet AYSAN

BU GECE BENDEKİ CANIMA
Bu gece
ben giderim resmim kalır,
belli ki bir hevesim kalır,
gözüm arkada kalmaz,
Seni göresim kalır..

Sesim kalmaz,
sözüm kalmaz,
yarım kalır bir öykücük,
bozulmuş bir tılsım kalır.

Güze ulaşır vakit
kurur dallar,
ayaz kalır...
Gece çöker baykuş öter,
yaşanmamış bir yaz kalır.

Söner içimdeki yangın,
direnen kımıl, göğ ekinler,
açar güneş,
mevsim ilkbahara döner,
yemyeşil bir tınaz kalır.

Alacak renkler susar,
ortada tek “beyaz” kalır.
Çürür düzen zulüm biter,
kar altında gülüm biter,
vakit ulaşır yolum biter,
birde yasak “adım” kalır.

Toplatılır yazılarım,
yakılır dizelerim,
kurutulur gözlerim,
geride genç ölüm kalır.

1990
Hasret Gültekin















Hiç yorum yok: