Çarşamba, Ağustos 30, 2006

Bağımsızlık gülü solmasın



BAĞIMSIZLIK GÜLÜ SOLMASIN/Mustafa Günay

Ceyhun Atuf Kansu (1919 İstanbul-17 Mart 1978 Ankara), Anadolu insanın zorluklarla, acılarla dolu yaşamını dile getirdi şiirlerinde. Toplumcu bir duyarlılık ve bilinçle ortaya koyduğu çalışmalarıyla tanınan Kansu, aynı zamanda hekim idi. Çocuk hastalıkları alanında uzmandı. Onun bu yönü kimi şiirlerinde yansımasını bulmuştur. Şiire ve müziğe eğilim gösteren ve bu alanlarda da yaratıcılığın güzel örneklerini veren kişiler az değildir. Kansu da, iz bırakan şiirleriyle hem şiir tarihinde hem de halkın yüreğinde yerini almış bir şairdir. Ben de bu kısa yazıda, bende iz bırakmış şiirlerinden biri üzerinde durmak istiyorum: Bağımsızlık Gülü.



Özgürlük, insanın ve insan olmanın vazgeçilmez bir koşulu ve olanağıdır. Özgür olmak, insan olmakla özdeştir. Özgürlüğünden vazgeçen, insanlığından da vazgeçmiş demektir. Uygarlık tarihine baktığımızda, özgürlükler, haklar ve insan onuru konusunda mücadeleler ve arayışlar tarihiyle karşılaşırız. Kişi için özgürlük nasıl bir varoluşsal bir şeyse, bağımsızlık da bir ulus ve ülke için aynı biçimde bir yaşama koşuludur. Bağımsızlığını kaybeden bir ulusun, varlığı da tehlikede demektir. Böyle bir tehlike de giderek büyümektedir. ABD ile AB ile, eşit, özgür ve onurlu ilişkilerin ve işbirliğinin kurulamadığı ve bir küreselleşme safsatasıyla bilinçlerin bulandırıldığı bir dönemde, özgürlük ve bağımsızlık kavramları da gündemdeki yerini almalıdır.

Bağımsızlık konusunda yazılmış en güzel şiirlerin başında gelir, Kansu’nun şiiri. Nedir bu şiiri önemli kılan ve zamanımızda ayrı bir önem kazandıran? Bu sorunun yanıtını aradığımızda, ister istemez 20. yüzyıl tarihine bakmak ve özellikle 1940’lı yıllardan itibaren olan döneme odaklanmak gerekir. Çünkü son elli yıl, bağımsızlıktan gün gün, adım adım uzaklaşılan, kısacası bağımsızlık gülünün soldurulmaya başlandığı bir dönem olmuştur. “Yerden alıp o gülü”, el üstünde, yürek içinde ve Türkiye’mizin halk bahçelerinde yeniden büyütmenin zamanı değil midir? Çünkü “Teksaslı çobanların bilmediği” bir güldür. Ve şimdilerde o Teksaslı çobanlar, komşumuzun bahçesini darmadağın etmektedir. Yakın bir tarihte dünyanın büyük bölümüne de kan, ölüm, duman, gözyaşı ve acılar getirme düşüncesini açık ya da örtük biçimde ifade etmektedir. Bu nedenle gülümüzden sorumluyuz: hem kendimiz için hem de komşularımız ve giderek insanlık için.

Bağımsızlık gülü, artık uygarlık simgesi durumundadır. Modern barbarlığın karşısında başarılı olmanın önemli bir yolu da, güllerden geçmektedir: bağımsızlık ve özgürlük güllerinden...Açılan her gül tomurcuğunda, yapraklarında ve kokusunda Kansu’nun şair yüreği de yer alacaktır, bize katılacaktır...”Dünyanın Bütün Çiçekleri”ni getirsek bile azdır ona. Ama bir tek bağımsızlık gülü yeter sanırım...


.........................................................................................
Dizeler:
“Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında, hürriyeti seçmene lüzum yok hürsün.
Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.” (Nazım Hikmet)


Sözler:
“Her somut koşulda özgürlüğü istemekten başka amacımız olamaz. Bırakılmışlık içinde insan, ortaya değerler koyduğunu bir kez anladı mı, artık bir tek şey dileyebilir: Bu da, bütün değerlere temellik eden özgürlüktür.” (Jean-Paul Sartre)

Hiç yorum yok: