Çarşamba, Şubat 14, 2007

SORU İŞARETİ/ Mustafa Günay

SEVGİ HEP GÜNDEMDEDİR


“Sevgililer Günü”nden değil, sevgiden söz etmek istiyorum; sevenlerden ve sevgilerini sürdürmeye çalışan insanlardan...Ne diyordu bir şiirinde Cemal Süreya: “aşklar da bakım istiyor öğrenemedin gitti.” Gerçekten de her seven, içinde sevgi taşıyan her kişi bir gönül bahçıvanı olarak görülebilir. Çünkü sevgi kişiden çaba ister, emek ister...Burada aklıma yıllar önce seyrettiğim bir filmin unutamadığım görüntüleri geliyor. “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminde, pencereden süzülen yağmur damlalarına bakarak, sorduğu bir soru vardır Türkan Şoray’ın: “sevgi neydi, sevgi neydi?” Sevginin ne olduğuna ilişkin sorular ve o sahne iz bırakmış belleğimde. Sanırım herkesin belleğinde ve yüreğinde iz bırakan buna benzer nice film sahneleri, romanlar ya da şiirler saklıdır. Yalnızca filmler, romanlar, şiirler değil elbette. Yine herkesin belleğinde ve yüreğinde iz bırakmış sevgileri/sevdaları vardır diye düşünüyorum... Sevdiğimiz kişiler bizde diğer insanlardan daha derin ve kalıcı izler bırakırlar. Bu nedenle her sevgi, ayrılığa ve unutuluşa karşı bir başkaldırmayı da içerir. Kişide iz bırakan en önemli duygu ve değer sevgi değil midir? Bu nedenle sevgi hep gündemdedir ve gündemde olmalıdır.


İnce duyarlıkların ve küçük tragedyaların usul sesli şairi Behçet Necatigil, “Sevgilerde” adlı şiirinde “sevgileri yarınlara bıraktınız” diyordu insanlara: “Siz geniş zamanlar umuyordunuz/Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.” Ama daracık vakitler, bitmeyen işler, kısacası hayatımızın her günkü koşuşturmacası içinde, kişi, sevgiye de yer açabildikçe yitirmez insanlığını. “Yaşamak değil/Beni bu telaş öldürecek” demişti Özdemir Asaf. Kendimizi modern yaşamın hızına ve telaşına bıraktığımızda, ne yazık ki en güzel ve anlamlı duygular ve değerler de yıpranıyor ve kayboluyor. Bir bakıma kişi kendini kaybediyor. Oysa sevgi, hem kendimizle hem de diğer kişi ve kişilerle karşılaşmaya ve buluşmaya giden yolun başlangıcı değil midir? Bu yüzden sevgileri ertelemek, yaşamı ertelemek ve kendimizi ertelemek demektir. Özdemir İnce’nin şiirsel uyarısının büyük önem taşıdığını düşünüyorum: “seviyorsanız eğer/sakın geç kalmayın aşkınızı söylemeye...” Sevginin dile gelmesi, bizden çıkarak insanlara ve hayata karışması demektir. Elbette gizli sevgiler/sevdalar da yok değildir. Ama böyle sevgilerin yaşama gündeminde hak ettiği yeri aldığını söyleyebilir miyiz?


Yıllar önce (1979’da) yayınlanan Sevgiler de Gündemdedir (Elif Yayınları) adlı şiir kitabında, değerli felsefeci ve araştırmacı Arslan Kaynardağ şöyle yazmıştı kitabının adını taşıyan şiirinde: “yalnızca acılar değil diyorum/yalnızca acımasızlıklar değil,/para değil, pul değil/Sevgiler de gündemdedir.”


12 Eylül 1980 öncesinin toplumsal gündemini bilenler ve yaşayanlar, daha iyi anımsayacaklardır. O yıllarda bir kitabın Sevgiler de Gündemdedir adını taşıması bana çok anlamlı ve düşündürücü gelmişti. Yıllar sonra sevgili Arslan Kaynardağ, kitabını bana ulaştırdığında, sevginin hep gündemde olduğunu ve olması gerektiğine bir kez daha inandım. Kaynardağ, kitabın sonunda “Özetliyorum” adlı bir şiire yer vererek, bir bakıma bütün şiirlerinin bir özetini vermek istemiş. Adı geçen şiirin son dizelerini birlikte okuyalım: “Şiirimizde sevgiden gayrı kelam etmedik,/Sevgi dedik insan dedik başka bir şey demedik/Nerde sevgi kırıldıysa kol kanat gerdik,/Çok şükür sevgi kimsesiz kalmadı.”


Sevginin kimsesiz kalmaması, aynı zamanda insanın yalnız ve kimsesiz kalmaması değil midir? İletişim araçlarının ve olanaklarının bunca geliştiği bir zamanda yalnızlık ve yabancılaşma, büyük bir sorun olmaya devam ediyorsa, bunun nedenini sormak gerekmez mi? Günümüzde sevgi ve aşk hakkında da konulması gereken o kadar çok soru işareti var ki...
Sevginin getirdiği bir sorumluluk da söz konusu. Zaten işte bu sorumluluk, bizi sevgiyi düşünmeye yöneltiyor, sevginin önündeki engelleri kaldırmaya... Sevgi gibi insanı insan kılan bir duygu ve değerin de, giderek tüketim kültürünün bir unsuru ve aracı haline getirilmesine katkıda bulunmamak da sevgi sorumluluğunun bir gereği olarak anlaşılabilir. Tüketim kültürünün istemlerine kapılmamak, sevginin bir tüketim unsuruna dönüştürülmesine karşı koymak, bir bakıma kişinin insan olma değerini korumanın ve geliştirmenin de ifadesi olacaktır. İnsanı insan kılan en önemli duygu ve değer sevgi olduğundan, bugünümüzü olduğu kadar geleceğimizi de sevgilerle biçimlendirme çabası hep gündemde olacaktır diye umuyorum.


Dizeler:
“Sevgi ne zaman biter?
Hiçbir zaman.
Peki insan ne zaman biter?
Artık sevmediğimde.” (Turgay Fişekçi)



Sözler:
“Sevgi eyleminde iki kişi kendilerinin dışına çıkarlar. Belki de doğanın insana,
kendisinin dışına çıkıp başka bir nesneye yönelme olanağını tanıdığı en yüce niteliktir sevgi. O bana doğru gelmez, ben ona doğru çekilirim.” (Jose Ortega y Gasset)


not: Bu yazı 2005 yılında Yeni Adana’da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: