Çarşamba, Ekim 26, 2005

Attila İlhan'ın Ardından




ATTİLA İLHAN’IN ARDINDAN

Gelen iletilere bakmak için akşamüstü posta kutumu açtığımda (11 Ekim 2005), Attila İlhan’ın ölümünü haber veren iletileri (e-postaları) görünce donakaldım bir an. Doğru muydu bu? Evet hepimiz ölümlüyüz ve ölümün kimin başına ne zaman geleceği de belli değildir. İnsanın ölüme her zaman aynı uzaklıkta olduğunu düşünürüm. Yaşı ne olursa olsun...Ama günün içinde ansızın gelen bir acı haberin inanılmazlığı ve hüznü çöker insana. Yaşadıklarımızdan, yaşamak istediklerimizden kalan nedir? Attila İlhan yanıtını vermemiş miydi: “elde var hüzün”. Elimizde hüzünler kalıyor belki de ve bir de şiirler...
Yanlış hatırlamıyorsam ondan okuduğum ilk kitap Tutuklunun Günlüğü idi. Bu kitapta yer alan “allende allende” şiirin ilk dizeleri şöyledir: “ölüm birden boşalmasıdır insanın kendisinden/gizli titreşimler uçar belki boşlukta sesinden.”
Kimbilir kaç kez okumuşumdur Tutuklunun Günlüğü’nü, diğer şiir kitaplarını da...Ama gazete yazıları dışındaki araştırma kitaplarını pek okumayışımın bir eksiklik olduğunu biliyorum. Çünkü Attila İlhan yalnızca bir şair değil, çok yönlü bir edebiyatçı ve aynı zamanda düşünür ve aydındı. Belki şair yanı hep ön planda olacaktır, daha çok o yönüyle anılıp değerlendirilecektir. Ama Attila İlhan’ı bir bütün olarak değerlendirmenin gerekli olduğu da unutulmamalıdır. Ayrıca İlhan’ın hem sanatçı hem de aydın olarak, ömrü boyunca sürdürdüğü tutarlı düşünce çizgisinin de örnek oluşturmasını umuyorum. Pekçok sanatçı ve aydının kapıldıkları Batı hayranlığına kapılmayıp kendi kültürel ve ulusal değerlerimize sahip çıkarak, gerek düşünsel-kuramsal bakımdan gerekse eylemlerinde bu anlayışa dayanması da önemlidir.
Zaman içinde bir yolculuktur ömrümüz...O bu yolculuğu, çizdiği doğrultuda aynı kararlılık ve anlayışla sürdürdü. Bu yolculuk içinde yalnızca toplumla, tarihle ve başkalarıyla değil, kendisiyle de hesaplaştı. Bu hesaplaşmanın yansımaları edebiyat eserlerinde ve özellikle şiirlerinde ortaya çıktı. “Elimden Gelen Bu” şiirinin son dizelerini birlikte okuyalım: “elimden gelen bu ben iki kişiyim/ikisi birbirinden çıkmaya uğraşıyor/bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim/birisi yeni baştan serüvene başlamış/öbürü silahında son mermiyi yakıyor/çoğalmak neyse ne azalmak zor.”
Bu satırları yazarken (Pazar günü) yağmur yağıyor... “Yağmur Kaçağı”nı düşünüyorum... Ne vakit bir yaşamak düşünsek, ne zaman olmayan kadınları sevsek, bulut günlerinde içimizde şilepler çarpışsa, ne zaman kapılar üzerimize kilitlenip mühürlense ve arkasından yalnızlığın hınzır uğultusu duyulsa Attila İlhan’ın şiirleri de içimizde ses verecektir, seslenecektir bize ve dahası o şiirlerle sesleneceğiz hep sevdiklerimize: “kimi sevsem sensin” diye ya da “ben sana mecburum”... O kadar çok ki... Şiirlerden bir anıt kaldı bize kalbimizin meydanında Attila İlhan’dan...Zaman içindeki yolculuğumuza onun şiirleriyle devam edeceğiz.

Dizeler:
“bitirmek elbette zor bir şarkıyı başlamaktan
gönüllerde akşam olur mum biter sulanır kan
simsiyah yokluk bulutları çöktü mü salkım salkım
gelecek kuşaklara yansımasıyla avunur insan” (Attila İlhan)

Sözler:
“Türk ozanı da, her türk aydını gibi, her şeyden önce düşünce ufkunu genişletmek, yöntemini iyi öğrenmek, uygulamasını iyi bilmek zorundadır.”(Attila İlhan)

Hiç yorum yok: